Kendisi, bu kitâbı şerh ederken buyuruyor ki, (Bulutlu gecelerde orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyâtlı davranmalı [ya’nî, iftârı biraz gecikdirmelidir]. Yıldızlar görünmeden önce iftâr eden, ta’cîl etmiş olur). Bu kitâbın hâşiyesinde, Tahtâvî buyuruyor ki, (Orucu nemâzdan önce bozmak müstehabdır. (Bahr) kitâbında [ve ibni Âbidînde] denildiği gibi, iftârda acele etmek, yıldızlar görülmeden önce, iftâr etmek demekdir). Akşam nemâzını da, bu vaktde, ya’nî erken kılmak müstehabdır. Güneşin batdığı iyi anlaşılınca, önce E’ûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vâsi’al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb) denir. Bir iki lokma iftârlık yiyip, (Zehebezzama’ vebtelletil-urûk ve sebe-tel-ecr inşâallahü teâlâ)[1] denir ve yemeğe başlanır. Hurma veyâ su, zeytin yâhud tuz ile iftâr edilir. Ya’nî, oruc bozulur. Sonra, câmi’de veyâ evde, cemâ’at ile akşam nemâzı kılınır. Bundan sonra, akşam yemeği yinir. Sofrada yemekleri yimek, bilhâssa Ramezânda uzun süreceğinden, akşam nemâzının erken kılınması ve yemeğin, acele etmiyerek, râhat yinmesi için, az bir şeyle iftâr edip, yemeği düâdan ve nemâzdan sonra yimelidir. Böylece, oruc erken bozulmuş, nemâz da erken kılınmış olur.
Deniz, ova gibi düz yerlerde, üfk-ı zâhirî hattının görülmesine mâni’ olan tepe, binâ gibi şeylerin arada bulunmadığı yerlerdeki kimse için gurûb vakti, ya’nî güneşin batması demek, görülen üfk hattı [Hakîkî üfk değil] altına girerek, üst kenârının gayb olmasıdır. Bu vakt güneş şark tarafındaki tepeleri aydınlatır. Güneşin bu üfk-ı zâhirî hattından batmasını göremiyen kimse için gurûb vakti, şer’î gurûbdur. Ya’nî güneşin üfk-ı şer’î altına girmesidir. Bu vakt, güneş şark tarafındaki dağları, bulutları aydınlatmaz olur. Işıkları, çekilip, şark tarafı kararır. Ârızalı erâzîde, güneşin, meselâ tepe, binâlar arkasında gayb olması kâfî olmayıp, ışıklarının her yerden çekilmesi, semânın şark tarafda kararmağa başlaması lâzımdır. Takvîmlerde, şer’î gurûb vakti yazılı olduğu için, üfk-ı zâhirî hattından gurûbu göremiyenlerin, takvîme göre iftâr etmeleri lâzımdır. İbni Âbidîn, orucun müstehablarını anlatırken diyor ki, (Alçak yerde olanlar, güneşin gurûb etdiğini görünce, iftâr ederler. Yüksekde olan, gurûb etdiğini görmedikce, bunlarla berâber iftâr edemez). Orucu ta’rîf ederken yazdığı (Oradan gece başlayınca iftâr edilir) hadîs-i şerîfinin (Şark tarafında karanlık başlayınca iftâr edilir) demek olduğunu bildirmekdedir. [Şark tarafda karanlığın başlaması, en yüksek yerde ziyânın kalmaması demekdir.]
İftârı akşam nemâzından önce yapmak müstehab ise de, bir ibâdeti bozmak şübhesinden kurtarmak için müstehab terk edilmelidir. Önce akşam nemâzını kılmalı, sonra iftâr etmelidir. Böylece iftâr yine, yıldızlar görünmeden önce olur. Ya’nî, acele edilmiş olur ve oruc, bozulmak tehlükesinden kurtulur. Akşam nemâzını vakti çıkmadan, tekrâr kılmak mümkindir. Takvîm, sâat, kandil, top ve ezân yanlış olunca, oruc kurtulmaz. İbni Âbidîn, nemâz vaktlerini anlatırken buyuruyor ki, (İftâr etmek için, güneşin batdığını iki âdil müslimânın haber vermesi lâzımdır. Bir olursa da, be’s yokdur). [Görülüyor ki, takvîmi hâzırlayanın ve iftâr topu atanın, ezân okuyanın âdil olmaları lâzımdır.]
ORUCU BOZAN ŞEYLER — Ramezân ayında, oruclu olduğunu bildiği hâlde ve fecr ağarmadan evvel niyyet etmiş iken, fâideli bir şey yimekle, içmekle, ya’nî gıdâ veyâ devâ olarak yinilmesi âdet olan veyâ zevk ve keyf veren bir şeyi ağızdan mi’deye sokmakla veyâ cimâ’ yapmak ve yapılmakla oruc bozulur ve kazâ ve keffâret lâzım olur. Bu ta’rîfe göre, sigara içmek orucu bozar. Hem kazâ, hem keffâret lâzım olur. Çünki, dumandaki katı ve sıvı zerreler tükrük ile mi’deye giderler. Hacamat, gıybet gibi, orucu bozmadığı iyi bilinen şeyden sonra, oruc bozuldu sanarak, bile bile yise, orucu bozularak kazâ ve keffâret lâzım olur.
1. Bu iftâr düâsının ma’nâsı, (Açlık zemânı bitdi. Damarlarımızın suya kavuşması vakti geldi. Inşâallah sevâb hâsıl oldu) demekdir. ↩