(Kitâb-üs-sünnet-i vel cemâ’a) da diyor ki, selâma cevâb veriniz! Selâm olarak parmakla veyâ el ile işâret etmek, yehûdî ve hıristiyan âdetidir. Birini görünce kendi elini veyâ onun elini öpmek ve eli göğse koymak ve eğilmek ve yere kapanmak da mecûsî âdetidir).[1] (Fetâvâ-i Kâri-ül-Hidâye)de ve (Şir’at-ül-islâm)da diyor ki, (Parmak ile işâret ederek selâm vermek yehûdî âdetidir. El ile selâm vermek de hıristiyan âdetidir. Müslimân böyle selâm vermemelidir). Mazher-i Cân-ı Cânân, eli başa kaldırarak ve eğilerek selâmlaşmağa mâni’ olurdu.
Câmi’ul-ezher kibâr-ı ulemâsından olup, 1361 [m. 1942] de vefât eden eşşeyh Alî Mahfûz “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (El-ibdâ’) kitâbının üçyüzaltmışikinci sahîfesinde diyor ki, (İslâmiyyete uygun selâm vermek unutuldu. Bu, çok kötü âdetdir. Günaydın demek, el işâreti ile selâmlaşmak, baş eğmek, yabancı müslimânı görünce selâm vermemek, eve girince gördüklerine selâm vermemek çok fenâdır. Sünneti terk etmekdir). Câmi’ul-ezher profesörlerinden şeyh Abdüllah-i Dessûkî ve şeyh Yûsüf-i Decvî, (İbdâ’) kitâbının sonuna takrîz yazmışlar, kitâbı övmüşlerdir.
Kış günleri gidip, behâr gelince,
açılır gafletden, gözü dağların.
Donanır, süslenir, gonca güllerle,
geçmez bülbüllere, nazı dağların.
Gece gündüz, tesbîhledir işleri,
Allah, Allah söyler, dâim kuşları.
Göklere uzanmış, sanki başları,
düâ kıblesine, yüzü dağların.
Kudretden, hepsine, hulle biçilir,
Hak rahmeti, üstlerine saçılır.
Dürlü dürlü, çiçekleri açılır,
Cennet-i a’lâdır, yazı dağların.
Bakıp doyulmaz, yeşil alanlara,
hidâyetler olur, Hakdan anlara.
Esen yeli, safâ verir canlara,
miskü anber kokar, tozu dağların.
Bir yanda, zanbaklar, bir yanda lâle,
ırmakları benzer, âb-ı zülâle.
(Sebbe-ha) ma’nâsı, geliyor dile,
şükür Hakka, dâim sözü dağların.
1. (Kitâb-üs-sünnet-i vel cemâ’at) müellifi Rüknülislâm İbrâhîmdir. (Kitâb-üs-sünnet)in müellifi Zâhid-i Saffârdır. ↩