169, 179, 416 ve 503. cü sahîfelerde meyyitde his yokdur, birşey duymaz diyor. 222, 223, 234, 247, 274 ve 486. cı sahîfelerde, Evliyâ kabrini ziyâret edip, fâidelenmek şirk olur diyor. 181 ve 211. ci sahîfelerinde, şefâ’at istemek, Allaha şerîk yapmakdır diyor. 258, 259 ve 260. cı sahîfelerde, selâm vermek için Resûlullahın (Hucre-i se’âdet)i yanına gelmek yasakdır diyor. 486. cı sahîfede, Eshâb “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în”, Resûlullahın kabrine arka çevirip düâ ederdi diyor.
Bu iftirâlara, Ehl-i sünnet âlimleri, onlardan yüzlerce sene önce cevâblar vermişlerdir. Bu cevâblar arasında, Kâdî Iyâd hazretlerinin (Şifâ)sı, hadîs âlimi Abdül’azîm-i Münzirînin (Ettergîb vet-terhîb)i, Veliyyüddîn-i Tebrîzînin (Mişkat-ül-Mesâbîh)i, imâm-ı Kastalânînin (Mevâhib-ül-ledünniyye)si, imâm-ı Süyûtînin (Câmi’us-sagîr)i, Abdülvehhâb-i Şa’rânînin (Elyevâkît-vel-cevâhir)i, imâm-ı Semhûdînin (Hulâsât-ül-vefâ)sı, Abdülganî Nablüsînin (Cem’ul-esrâr)ı, seyyid Ahmed Dahlânın (Takrîb-ül-üsûl)i, Fahrüddîn-i Râzînin (Metâlib)i, İbni Hacer-i Mekkînin (Tuhfet-üz-züvvâr)ı, İbni Hacer-i Askalânînin (Feth-ul-bârî)si, Şihâbüddîn Haffâcînin (Şerh-ı şifâ)sı, Allâme Halîl Mâlikînin (Mensek)i, Muhammed Zerkânî Mâlikînin (Şerh-ul-mevâhib)i, imâm-ı Münâvînin (Şerh-i şemâil)i, Mustafâ Şattî Hanbelînin (Nükûl-üş-şer’ıyye firreddi alelvehhâbiyye)si, Abdüllah Yâfi’înin (Neşr-ul-mehâsin)i, seyyid Mürtedâ Hanefînin (Şerh-ul-ihyâ)sı, Yûsüf Nebhânînin (Se’âdet-i dâreyn)i, imâm-ı Kastalânînin (Mesâlik-ül-hunefâ)sı, imâm-ı Ahmedin (Kitâb-üzzühd)ü, Ebû Muhammed Halîlin (Hilye-tül-Evliyâ)sı, İbni Cevzînin (Safvet-üs-safve)si, Lâlkâinin (Kerâmet-ül Evliyâ)sı, İbni Hacer-i Mekkînin (Fetâvâ-i hadîsiyye)si, yine onun (El-cevher-ülmünzam)ı, allâme Ebû Abdüllah Mâlikînin ve Kilâ’înin (Misbâh-uz-zulâm) kitâbları, Nûreddîn Alî Şâfi’înin (Bugyet-ül-ahkâm)ı, Yûsüf Nebhânînin (Huccet-ullahi alel-âlemîn)i, Tâhir Sünbül efendinin (El-intisâr lil-Evliyâ-il-ebrâr)ı, Nûreddîn Alî Semhûdînin (Cevâhir-ül-akdeyn)i, Hasen Advî Mısrînin (Nefehât-i Şâziliyye)si, Abdülvehhâb-i Şa’rânînin (Ecvibet-ül-merdıyye)si, yine onun (Bahr-ül-mevrûd)u, Mustafâ Bekrînin (Ber’ül-eskâm)ı, yine onun (Lem’uberk-ıl-makâmât)ı, Abdülganî Nablüsînin (Keşf-ün-nûr)u, Ahmed Zerrûk Mâlikînin (Şerh-i Hızb-il bahr)i, allâme seyyid Alevînin (Cilâ-üz-zulâm firreddi alen Necdillezîedallel-avâm)ı ve Fadl-ı Resûl Bedâyînin (Seyf-ül-Cebbâr)ı ve Eyyûb Sabri pâşanın 1296 [m. 1878] İstanbul baskılı türkçe (Târîh-i Vehhâbiyyân) kitâbı ilm adamları arasında şöhret bulmuşlardır .
Bir mezâr ziyâret edilince, kabrdekinin rûhu, gelenin rûhuna, ayna gibi aks eder. Gelenin rûhu, dahâ üstün ise, kalbi sıkılır, râhatsız olur, zarar eder. Bunun için, islâmiyyetin başlangıcında, kabr ziyâreti yasak edilmişdi. Sonradan, müslimânlar da ölünce, bunları ziyârete müsâ’ade olundu. (Kabrimi ziyâret eden, beni diri iken ziyâret etmiş gibi olur) hadîsi, Hucre-i se’âdeti ziyâret ederek fâidelenmeği emr buyurmakdadır. Onu diri iken ziyâret eden, çok fâidelenerek ayrılırdı. Mubârek kabrini ziyâret edenlerin de, böyle ayrılacaklarını, bu hadîs-i şerîf bildiriyor.
İslâm âlimlerinin büyüklerinden Abdülkâdir-i Geylânî, Muhyiddîn-i Arabî, Takıyyüddîn-i Alî Sübkî, Ahmed ibni Hacer-i Mekkî ve Abdülganî Nablüsî “rahimehümullah”, Evliyânın kabrlerini ziyâret edip, onlara tevessül ederek, Allahü teâlâdan afv ve merhamet istemek câiz olduğunu vesîkalarla isbât etmişlerdir. Yûsüf Nebhânî hazretleri (Şevâhid-ül-hak) kitâbında, o yüksek âlimlerin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” kitâblarından uzun yazılar ve vesîkalar alarak Hindistândaki vehhâbîleri rezîl etmekdedir. Bu arabî kitâbdan elli sahîfesi, (Ulemâ-ül-müslimîn) kitâbında 1393 [m. 1972] de basdırılmışdır. Bir kısmının türkceye tercemesi de (Fâideli Bilgiler) kitâbının (Doğru Söze İnan, Bölücüye Aldanma) kısmına eklenmişdir. Okuyan akllı gençler, kimlerin dalâlet yolunda olduklarını anlarlar.
(Reşehât) kitâbında Alâüddîn-i Attâr “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyor ki, (Evliyânın “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” mezârlarını ziyâret eden,