Bunlara, (Katod şuâ’ları) denir. Katod şuâ’ları camdan geçmez, borunun dışına çıkmaz. Ba’zı cismlere çarpınca bunları mâvi renkli gösterir. Katoda dik olarak çıkarlar. Bu şuâ’lar, makaradan gelip, katoddan fırlatılan elektronlar tarafından, borudaki gaz atomlarından koparılan elektronlardır. Hâlbuki, tazyîkı dahâ yüksek olan gazlardan elektriğin geçmesi, gaz moleküllerinin, elektriklenerek iyon hâline geçmesi ile, elektroliz olayı gibi olmakdadır. [1860] senesinde Bunsen ve Kirchof, her element buhârının, kendine mahsûs hatlar tayfı meydâna getirdiğini anladı. Sodium buhârı beşbinsekizyüzdoksan angstrom boyunda, dalgalardan ibâret bir sarı hat yapıyor. Ultraviyole şuâ’lar, parlak olmadığı için görülmiyor. Böyle şuâ’ların tayfı, fotoğrafı alınarak görülür. Tayflar hattına bakarak, herhangi bir cismdeki elementleri anlamağa (Tayf analizi) demişdik.
Tayf hatlarını, atomlar meydâna getirmekdedir. Serbest bir atom, belirli bir sıcaklıkda verdiği dalgaları, aynı sıcaklıkda mas edebilir, emer. Bir ampulün devâmlı tayfı içinde, emilen dalgaların yeri siyâh hat hâlinde görünür. Ampul şuâ’ları, meselâ sodiumlu bir alevden geçerken, sodium atomları, kendilerine mahsûs olan dalgaları mas edip, tekrâr her tarafa yayıyor ve lâmbanın devâmlı tayfı üzerinde, sodium atomlarına mahsûs olan sarı hatlar, siyâh olarak görülüyor. Güneş zıyâsının tayfı devâmlıdır. Fekat, içinde binlerce siyâh hatlar vardır. Güneş sulb değildir. Gaz hâlindedir. Fekat, tazyîkı pek fazla olduğundan sulb imiş gibi, devâmlı tayf veriyor. Güneş şuâ’ları, güneş etrâfındaki tazyîksız gazlardan geçerken, bu gazlar, kendilerine mahsûs dalgaları emiyor. Bu gazların tayf hatlarına bakarak, güneşin ve yıldızların, bildiğimiz elementlerden yapılmış olduğunu anlıyoruz.
DEVRÎ SİSTEM: [1867] senesinde Mendeleyef ve Lother Meyer isminde iki kimyâger, birbirinden haberi olmadan yüzbeş elemandan, o gün bilinenleri, atom ağırlığına göre, soldan sağa doğru sıra ile yazmış, birkaç elemandan sonra gelenlerin, kimyâ hâssalarının [meselâ kıymetlerinin], tekrâr başdakilere benzediğini görmüş, bunları, başdakilerin altına yazmışdır. Böylece yedi satır meydâna gelmişdir. Her satıra, Devre [periyod] denir. Alt alta olan elemanların kimyâ hâssaları birbirinin aynıdır. Bunlara, yukardan aşağı, bir (Gurup) denir. Yanyana sekiz gurup vardır. Yüzbeş elementin, yedi devr ve sekiz gurup teşkîl etmek üzere sıralanmasına, (Periyodik sistem) veyâ (Devrî tasnîf) denir.
Sol tarafdan birinci gurupda, kalevî [alkali] ma’denler, ikinci gurupda, toprak kalevî ma’denler, yedinci gurupda halogenler [F, Cl, Br, I], sekizinci gurupda da necîb [soy] gazlar bulunur.
Elementlerin devrî sistemdeki soldan sağa doğru sıra numarasına, (Atom numarası) denir. Hidrogenin atom numarası 1, oksigenin 8, uraniumun 92 dir.
[1913] senesinden i’tibâren, Röntgen tayfları ve Moseley kanûnu sâyesinde, her elementin atom numarası tecribe ile bulunmuşdur. Şöyle ki:
1. ci devrde 2 x 1²= 2
2. ve 3. cü devrlerde 2 x 2²= 8
4. ve 5. devrlerde 2 x 3²= 18
6. cı devrde 2 x 4²= 32
eleman bulunduğu anlaşılmışdır. Geri kalan ondokuz element de yedinci devrdedir. (Devrî tasnîf cedveli) kimyâ ilminin temelidir.
RADİO-AKTİVİTE: Uranium ve Radium gibi ba’zı ma’denler, siyâh kâğıd içindeki fotoğraf camına te’sîr edip karartıyor ve etrâfındaki havayı elektrikliyor. Bunun sebebini, ilk olarak [m. 1903] de Rutherford anladı. Şöyle ki:
Radioaktif cismler kendi kendilerine üç cins şuâ’ vermekdedir:
1 — Alfa şuâ’ları, artı elektrik yüklü atomlardır. Birkaç santimetreye kadar uçarlar. Kâğıddan bile geçemez. Tehlükeli değildirler.