Temiz ve necs şey bulunan kaplar karışık olup, temizleri fazla ise, zarûret olsa da, olmasa da, temizlerini araşdırıp bunlardakini yir, içer ve abdest alır. Temizlerin adedi, necsler ile müsâvî veyâ temizler az ise, yalnız zarûret hâlinde, abdestden gayrisi için temizlerini araşdırıp kullanır. Kasabdaki hayvanlardan meşrû’ kesilmiş olanı, zarûret hâlinde araşdırıp alır. Zarûret yoksa, meşrû’ kesenler çok ise, araşdırıp alır. Müsâvî ise, almaz. Elbise, kumaş da böyledir. Kısacası, temiz adedi çok ise, iki hâlde de araşdırır. Müsâvî veyâ az ise, zarûret olmadığı zemân temizleri araşdırmaz. Zarûret hâlinde, yalnız abdest için, kapların temizlerini araşdırmaz. Diğerlerinde araşdırarak, temiz zan etdiklerini kullanır. Çünki, abdest yerine, teyemmüm edebilir. Setr-i avret ve yimek, içmek için ise, başka yapacak şey yokdur. Görülüyor ki, temizleri çok ise, hep araşdırıp seçer. Çok değilse, yalnız zarûret hâlinde ve abdestden gayrısı için araşdırır.)
Seyyid Ahmed Hamevî, (Eşbâh) şerhi, üçüncü kâidesinde diyor ki, (Şek, şübhe üç dürlü olur: Aslı harâm olan, aslı mubâh olan, aslı bilinmiyen şeyde olur. İslâmiyyete uygun kesenlerin ve mürtedlerin bulundukları yerde, kesilmiş bir koyun görünce, bunun islâmiyyete uygun kesilmiş olduğunu bilmek lâzımdır. Çünki, aslı harâm olup, halâl olması şübhe edilmekdedir. Kesenler içinde mürted az ise, alıp yimek câiz olur. [Kasabdan satın alıp yimek de câiz olur.] Bozuk renkli, bulanık suyun temiz olduğu kabûl edilir. Çünki, suyun aslı temizdir. Necs olması ise, şübhelidir. Kazancının çoğu harâmdan olanın verdiği malın harâmdan olduğu yakîn olarak, kesin olarak bilinmediği zemân, bu malını satın almak harâm olmaz, mekrûh olur). Yüzkırkyedinci sahîfede diyor ki, (Malının çoğu halâl olanın hediyyesi alınır ve yinir. Çoğu harâm ise, halâl diyerek verdiği alınır. Verirken söylemedi ise, araşdırıp zannına göre amel eder. Satın alınan mallar da böyledir.) Kitâbsız kâfirin, mürtedin kesip satdığı et alınmaz. Bunu müslimân kesdi dese, halâl olduğunu haber vermiş olur ki, buna inanılmaz. Alkolsüz bira demek de böyledir. Çünki bira meşhûr olan alkollü bir içkinin ismidir. Bu sözleri, bevlin necs olmadığını söylemek gibidir. Necs olmıyan şeye bevl dememek, alkolsüz olan içkiye de bira dememek lâzımdır. (Mecelle)nin dokuzuncu maddesi, (Bir şeyin sıfatları devâm eder. Bunları değişdirdik diyenin sözü kabûl olunmaz). Onuncu maddesinde, (Bir zemânda mevcûd olan şeyin devâmı kabûl edilir. Aksini isbât etmeleri lâzım olur.) 42. ci maddesinde, (Meşhûr olana i’tibâr olunur. Maglûb ve nâdire olunmaz) ve 46. cı maddesinde, (Mâni’ ve muktadî birlikde olunca, mâni’ tercîh olunur) denilmekdedir. Müslimândan satın alınan eti, mürted kesdiğini, sonradan, âdil bir müslimân haber verse, yimek ve yidirmek câiz olmaz. Fekat parasını geri alamaz. Birinci kısm, ellialtıncı maddenin sonuna bakınız!
(Merâkıl-felâh)da ve bunun Tahtâvî şerhinde, (Artıklar) faslından sonra diyor ki, (Bir âdil kimse, bu eti mecûsî kesdi dese, başka bir âdil de, müslimân kesdi dese, yimesi halâl olmaz. Ya’nî harâmlığı devâm eder. Çünki, kesilmiş görülen hayvanın harâm olması asldır. İslâmiyyete uygun kesilmiş olduğu tehakkuk edince halâl olur. İki haber ters düşünce, halâl olması tehakkuk etmeyip, anlaşılmayıp, harâmlığı devâm eder. Şek, şübhe etmek, iki haberin birbirlerine ters düşmesi gibidir. Aslı harâm olan şeyde şek olunursa, meselâ, müslimânların ve mecûsîlerin ya’nî kitâbsız kâfirlerin karışık bulundukları bir şehrde kesilmiş görülen hayvan, müslimânın kesdiği bilinmedikçe halâl olmaz. Zîrâ, hayvanın harâm yoldan ölmesi asldır. İslâmiyyete uygun kesilmiş olduğu ise şübhelidir. Şehrde müslimânlar çok ise, halâl kabûl edilir).
(Makâmât-ı Mazheriyye)de, kerâmet faslında diyor ki, (Gulâm Haseni görünce, kâfir ta’âmı yimişsin. Kalbinde küfr zulmeti hâsıl olmuş, buyurdu. Evet, Hindûnun verdiğini yidim dedi). Küfr ve harâm alâmetleri bulunan yemekler, kalbi karartır ve kabrde çürümeğe sebeb olur.