Bu zararlardan kurtulan az olduğundan, malı kötüliyen haberler çok olmuşdur. Görülüyor ki, mal, birbirine zıd iki şeye sebebdir. Hayr ve şer. Hayra, iyiliğe sebeb olduğu için medh edilmekde olup, şerre, kötülüğe sebeb olduğu için de kötülenmişdir.
Malın büyük bir ni’met olduğu anlaşıldı. Malı isrâf, Allahü teâlânın ni’metini hakîr görmek, ni’mete kıymet vermemek, ni’meti elden kaçırmak, kısaca küfrân-ı ni’met etmek, ya’nî şükr etmemek olur. Bu ise, ni’met verenin düşman mu’âmelesi yapmasına, azarlamasına ve azâb etmesine sebeb olacak büyük bir suçdur. Ni’metin kıymeti bilinmeyince, hakkı gözetilmeyince elden gider. Şükr edilince ve hakkı gözetilince elde kalır ve artar. İbrâhîm sûresi, yedinci âyetinde meâlen, (Şükr ederseniz, verdiğim ni’metleri elbette artdırırım) buyuruyor.
ÜÇÜNCÜ BAHS — İsrâfın çeşidleri: İsrâf, malı helâk etmek, fâidesiz hâle getirmek, dîne ve dünyânın mubâh olan işlerine fâideli olmıyacak şeklde sarf etmekdir. Malı denize, kuyuya, ateşe ve elden çıkmasına sebeb olan yerlere atmak, onu helâk etmekdir. Kullanılmıyacak hâle sokmak, kırmak, kesmek, ağaçdan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasâd etmeyip, ekinin helâk olması, hayvanları soğukdan, düşmandan korunacak yere koymamak ve soğukdan, sıcakdan ve açlıkdan ölmelerini önliyecek kadar yidirmemek ve örtmemek de, helâk etmekdir. Bunların isrâf olduğu meydândadır.
(Hadîka)da el âfetlerinde buyuruyor ki, (Başkasının malını helâk etmek, zulm olur. Ödemek lâzım olur. Kendi malını helâk etmek, isrâf olur. Günâh işlemek için ve günâh işlenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur).
Herkesce bilinmiyen, hâtırlatılması lâzım olan isrâflar da vardır. Meselâ, meyve ve ekin toplandıkdan sonra, bunları iyi saklamayıp kendiliklerinden bozulmaları veyâ nem alarak, çürümeleri veyâ kurd, güve, fâre, karınca ve benzeri canlıların yimeleri hep isrâfdır. Ekmek, et, etsuyu, peynir gibi gıdâların ve hurma, karpuz, soğan gibi meyvelerin ve kuru incir, kuru üzüm, zerdâli gibi kuru meyvelerin ve buğday, arpa, mercimek gibi hubûbâtın ve elbise, kumaş, kitâb gibi eşyânın, böylece, isrâf edildikleri çok görülmekdedir.
Yemek artıklarını dökmek, çatalı, kaşığı, tabağı, tası ekmekle veyâ parmakla sıyırıp yimeden önce, kapları ve parmakları yıkamak ve silmek isrâfdır. Sofra bezi ve masa üstüne düşen ekmek ve yemek kırıntılarını toplamayıp atmak da isrâfdır. Bu kırıntıları toplayıp kedi, köpek, koyun, sığır, karınca, kuş, tavuk gibi hayvanlara yidirmek isrâf olmaz. (Müslim) kitâbında, Câbir bin Abdüllah “radıyallahü anh” diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Tabakları parmakla, parmağı ağızla siliniz!) buyurdu. Bir kerre de, (Şeytân, her işinizde sizinle berâber bulunur. Hattâ, yimekde bile. Birinizin lokması düşerse, onu alıp tozunu temizleyip yisin. O lokmayı şeytâna bırakmasın! Yemek sonunda parmağını yalasın! Çünki, bereketin hangi lokmada olduğu bilinmez) buyurdu. Yine (Müslim)de, Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” diyor ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, yemek sonunda üç parmağını mubârek ağzı ile silerdi.) Parmağı yalamak ve düşen lokmayı alıp yimek, insanı isrâfdan kurtardığı gibi, kibr ve riyâyı giderir. Berekete kavuşdurur. Bilhâssa Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” efendisine uymak ve emrini yapmak şerefini kazandırır. Mevcûddan istifâdeye ve gelecek ni’metin artmasına sebeb olur. Fasülye, pirinç, nohud gibi şeyleri yıkarken dökmek ve dökülenleri toplamamak isrâfdır. Elbise, sarık, çorab, ayakkabı gibi giyim eşyâsını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak, yıkarken suyu, sabunu çok harcamak, lâmbayı, mûmu [elektriği, hava gazını] boş yere yakmak, hep isrâfdır.
Malı kıymetinden aşağı fiyâtla satarak veyâ kirâya vererek ve kıymetinden yukarı fiyâtla satın alarak veyâ kirâlıyarak aldanmak isrâf olur. Aldanarak alış-verişe zarûrî ihtiyâc olursa veyâ yardım, sadaka gibi niyyet ile böyle yaparsa isrâf olmaz.