(Nakd), külçe veyâ meskûk, ya’nî basılmış para hâlindeki altın ve gümüşlere (Nakd), (Nakdeyn) ve (Nukûd) denir. Altını, gümüşü yarıdan fazla olan nukûddan; altını, gümüşü en çok olanına (Ceyyid), dahâ az olanlarına (Züyûf) denir. Altın ve gümüş eşyâ nakd değildir.
Mal, ölçü birimine göre beşe ayrılır: Ağırlık ile, hacm ile, yüzey birimi ile, uzunluk birimi ile ve sayı ile ölçülenler.
(Mekîl), kile ile, ölçek ile, ya’nî hacm ile ölçülen mal demekdir. Buğday, arpa, hurma ve tuz dâimâ mekîldir. Dartı ile kullanılmaları, mekîl olmalarını değişdirmez. Müsâvî olmaları lâzım olduğu zemân, hacmlarının müsâvî olması lâzım olur.
(Mevzûn) veyâ (Veznî), vezn ile, ya’nî ağırlıkla ölçülen mal demekdir. Altın ile gümüş, dâimâ veznîdir. Bildirdiğimiz altı maldan başka şeylerin mekîl veyâ mevzûn olmaları, âdete bağlıdır. Çarşıda, pazarda nasıl ölçülüyorsa, öyle olduğu kabûl edilir.
(Kadr), bir satışda kadr bulunması demek, karşılıklı değişdirilen iki malın ikisinin de mekîl veyâ ikisinin de mevzûn olmaları demekdir.
(Cins), kullanıldıkları yerler arasında çok fark bulunmıyan şeylere ortak olarak verilmiş olan ismdir. Deve, hayvan sınıfının bir cinsidir. Tüylü deve, bu cinsden bir nev’dir. Aslı, kaynağı başka olan veyâ kullanıldığı yer çok farklı olan yâhud başka ism alacak kadar değişdirilmiş olan bir mal başka cinsden olur. Sığır eti koyun eti ile, keçi kılı koyun yünü ile ve ekmek un ile başka cinsdendir. Keçi eti veyâ sütü ise, koyun eti veyâ sütü ile bir cinsdendir.
Mal, (Mislî) ve (Kıyemî) olur. Mislî malı telef eden, benzerini öder. Kıyemî malı telef eden, kıymetini öder. (Mislî), çarşıda aynı evsâfda benzeri bulunan mal olup, fiyâtları başka olmaz. Ağırlıkla, hacm ile ve uzunlukla ölçülenlerden fabrikada, tezgâhda yapılan şeyler ve sayı ile ölçülenlerden aynı büyüklükde olanlar böyledir. Yumurta, aynı büyüklükde karpuz, gibi.
Altın ve gümüşden başka paralara (Fülûs) denir. Bunlar, meselâ başka metalden paralar ve kâğıd liralar, geçer akça iseler, nakd gibi mislîdirler. Geçmez iseler veyâ geçer oldukları hâlde, niyyet edilmekle urûz gibi kıyemî olurlar. Her iki hâlde de, âdete uyarak, [ağırlık ile veyâ] aded ile, ya’nî sayarak ölçülürler.
(Kıyemî), ya’nî mislî olmıyan mal, çarşıda benzeri bulunmıyan, bulunsa da fiyâtları farklı olan maldır. Uzunlukla ölçülenlerden tarla, elde dokunan kumaş, halı ve elbise, ev, dükkân, yazma kitâb, irili ufaklı olan karpuz kıyemîdirler. Hayvandan başka, menkûl olan kıyemî mallara, (Urûz) denir. Bakır tencere ve başka cins ile karışık mislî mal urûzdur.
Mal, (Ayn) ve (Deyn) olarak ikiye ayrılır: Ayn, lügatda madde, cism demekdir. Fekat, bey’ ve şirâ ilminde ayn, belli bir mal demekdir. Bey’ ve şirâda, bir ev, bir at, bir sandalye gibi kıyemî malların belli birer dânesine ve hâzır olup da gösterilenin hepsine veyâ ayrılmış parçasına, mislî olan mallardan da, hâzır olup gösterilen hepsine veyâ ayrı olarak gösterilen yâhud ayrılmamış belli mikdâr bir parçasına yâhud hâzır olmayıp, benzerlerinden ayrı ve yalnız olarak bulunduğu yeri ve cinsi bildirilen mala, (Ayn) denir. Ayrı olarak bulunduğu yer, çuval, sandık, oda, ev veyâ şehrdir. Buralarda bulunan malı müşterî biliyorsa veyâ ilk üç yerde bulunanı bilmiyor ise de, hep (Ayn) olur. Görülen bir yığın buğday, görülen bir mikdâr para ayndır. Bu para semen olunca deyn olur. (Deyn): Satış ve ödünc verme veyâ başka sebeblerle ödenmesi lâzım olan borcdur. Alış-verişde ise, hâzır olmayıp ayrı olarak bulunduğu yeri bildirilmiyen her dürlü mala ve hâzır ise de, ayrı olarak gösterilmiyen kıyemî mal parçasına, (Deyn) denir. Ödünc alınan karz, deyndir. Fekat her deyn, ödünc alınan borc demek değildir.
Bir malı (Ta’yîn etmek) demek, söz kesilirken bu malın ayn olması demekdir.