Bir kimseye giyecek gönderilse, hediyye olur. Kabz edince mülkü olur. Başkalarına verebilir. Bir kimseyi yemeğe çağırınca, önüne konan şey, hediyye edilmiş olmaz, (ibâha), yimesine izn vermek olur. Ancak yidiği mülkü olur. Ondan izn almadan, başkalarına veremez.
(Fetâvâ-yı Bezzâziyye)de diyor ki, (Bunu sana hediyye etdim dese, o da kabûl etdim demeyip onun yanında alsa, yâhud almayıp, kabûl etdim dese sahîh olur. Falancadaki alacağımı sana hediyye etdim, ondan al derse câiz olur. Sana zekât verdim. Ondan al dese, câiz olmaz. Çünki zekât ayn olan maldan verilir. [Bunun için, zekât olarak kâğıd para vermek câiz olmaz. Çünki kâğıd paralar ayn olan mal değildir. Değerleri kadar mal ile değişdirilecek senedlerdir. Kâğıd paraların zekâtları altın verilir.] Sana borcum olan mehrini bana hediyye etmezsen, babanın evine hiç gidemezsin dese, zevcesi de hediyye etse, sahîh olmaz. Çünki kerhen, zor ile hediyye vermek sahîh olmaz. Mehri zevcine hediyye etmeği şarta bağlamak, meselâ şu işi yaparsan mehrim sana halâl olsun demek sahîh değildir. (Fetâvâ-yı Feyziyye)de diyor ki, (Eğer diyerek şarta bağlanan hibe, bâtıl olur. Üzere diyerek şarta bağlanan hibe sahîh olup, şartı mülâyım ise sahîh, muhâlif ise bâtıl olur. Bir işi yapmasını şart ederse, hibe olmaz. Onu ecîr yapmış olur). Küçük çocuğa verilen hediyyeyi babası kabz eder. Babası yok ise, babanın vasîsi, o da yoksa, dedesi kabûl eder. Dedesi de yoksa, dedesinin vasıyyet etdiği kabûl eder. Bu dördünden biri varken, çocuğa bakan akrabâsı bile alamaz. Bu dördünden biri yoksa, çocuğa evinde bakan kabûl eder. Aklı başında çocuğun kendisi kabûl edebilir. Sâlih olan oğlan ve kızlarına hediyyeyi, müsâvî mikdârda vermek efdaldir. Ölüm hastası olmıyanın malının hepsini oğluna hediyye etmek câiz olur ise de günâhdır. Çocuğun mülkü olur ise de babaya günâh olur [Hindiyye]. Reşîd ve sâlih veyâ ilm tahsîlinde olan çocuklarına dahâ çok vermek câizdir. Salâhları müsâvî ise, müsâvî dağıtmalıdır. Çocukları fâsık olanın mîrâs bırakmayıp, sâlihlere, hayrâta vermesi efdaldir. Çünki, günâha yardım etmemiş olur. [Üçüncü kısmda, yedinci maddeye bakınız!] Fâsık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır. Çocuğa gelen hediyyeden ananın babanın yimesi câizdir. Çocuğun yapdığı iyiliklerin sevâbı kendisinedir. Anasına babasına, öğretmek ve yapdırmak sevâbı verilir. Satılan malı teslîm etmek, hediyye olunanın ise kabz olunması da lâzımdır).
Ey nazlı yavrum, unutmam seni,
aylar, günler değil, geçse de yıllar!
Yakdı, mahv eyledi, ayrılık beni,
çıkar mı gönülden, o tatlı diller?
Kıyamaz iken hiç, öpmeğe tenin,
şimdi ne hâldedir, nâzik bedenin?
Andıkca her zemân, gonca dihenin,
yansın âhım ile, kül olsun güller!
Tegayyürler gelip, güzel cismine,
döküldü mü, siyâh kaşlar yüzüne?
Sırma saçlar, dağıldı mı üstüne,
sarardı mı, kokladığım sünbüller?
Temiz rûhun, Cennetine uçdu mu?
gül yanağın, tatlı yüzün soldu mu?
Çürüyüp de, şimdi toprak oldu mu,
öpüp kokladığım, o pamuk eller.