Sabâh nemâzı kılmadan ve kitâb okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeği âdet edinmelidir. İhtiyâcı kadar dünyâlık kazanınca, âhıreti kazanmakla meşgûl olmalıdır. Çünki, âhıret hayâtı sonsuzdur ve ona ihtiyâc dahâ çokdur ve âhıret ticâretinde iflâs etmek üzeredir. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin hocası Hammâd “rahmetullahi teâlâ aleyh”, ticâret yapardı. Baş örtüsü satardı. Hergün, iki habbe kazanınca eşyâyı toplar pazardan çıkardı. Büyüklerden ba’zısı dükkâna, haftada iki gün giderdi. Bir kısmı da, Cum’adan başka hergün gider, öğle nemâzında geri dönerdi. Bir kısmı nihâyet ikindiye kadar alış-veriş ederdi. Hepsi ihtiyâcı kadar kazanınca câmi’e gider, ibâdetle, ilm öğrenmekle akşamı yapardı.
6 — Şübheli şeylerden kaçınmalıdır. Harâma yaklaşan zâten âsî, fâsık olur. [Şübhe etdiği şeyleri, Ehl-i sünnet kitâblarından öğrenmelidir. Câhil hâfızlara, hocalara ve her kitâba güvenmemelidir.] Kalbine sıkıntı getiren şübheliyi almamalıdır. Zâlimlerle, hîle, hıyânet edenlerle, yemîn ile satanlarla, dükkânında harâm şey satanlarla alış-veriş etmemelidir. Zâlimlere, fâsıklara veresiye satmamalıdır. Çünki, öldükleri zemân üzülür. Hâlbuki, zâlimler [ya’nî müslimânlara ve islâmiyyete eli ile, dili ile, kalemi ile zarar yapanlar] ölünce üzülmek günâhdır. Onlara yardım etmek câiz değildir. Meselâ, din ile alay edenlere, yalan yanlış kitâblar yazarak dîni yıkmağa uğraşanlara kâğıd satmak günâhdır. Velhâsıl, herkesle mu’âmele etmemelidir. Doğru insan aramalıdır. Bir zemân vardı ki, bir tâcir, her istediği ile mu’âmele edebilirdi. Çünki, herkes, alış-veriş ilmini biliyor ve bildiğine göre hareket ediyordu. Sonraları öyle zemânlar geldi ki, birkaç kişi ile mu’âmele edilemezdi. Dahâ sonraları ise, ancak birkaç kimse ile mu’âmele edilebilir oldu. Bir zemân gelmek korkusu vardır ki, alış-veriş edecek kimse bulunamıyacakdır. Bunu çok zemân önce, söylemişlerdir. Bizler, belki de, büyüklerimizin korkduğu o zemâna kaldık. Kim ile olursa olsun, alış-veriş edilmekdedir. Câhil hâfızlar, yangına körükle gidip, (Bugün dünyânın her tarafı böyle oldu. Her yerdeki mala harâm karışdı. Harâmdan kurtulmak imkânsız oldu) diyorlar. Bu söz, çok yanlışdır. Hiç de dedikleri gibi değildir. Bunu, bundan sonraki faslda anlatacağız.
7 — Alış-veriş yapdığı kimse ile olan sözlerini, hareketlerini, aldığını, verdiğini iyi ve doğru hesâb etmelidir. Kıyâmetde, bunların hepsinden hesâb vereceğini bilmelidir. Büyüklerden biri, bir bakkalı rü’yâda görüp, Allahü teâlâ sana ne yapdı dedi. Önüme ellibin sahîfe koydular. Yâ Rabbî! Bu sahîfeler kimlerindir dedim. Ellibin kişi ile alış-veriş yapmışsın. Her sahîfe, bunların birisi ile olan mu’âmeleni göstermekdedir dediler. Bakdım, her sahîfede bir kimse ile olan mu’âmelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm, dedi. Bir guruş hîle yapan, bir guruş hak yiyen, cezâsını çekecekdir ve hiçbirşeyin yardımı olmıyacakdır.
İşte buraya kadar, büyüklerimizin hâllerini ve dînimizin yolunu göstermiş oluyoruz. Bugün bu yol unutulmuş, bilen de kalmamışdır. Bugün, bunlardan birisini yapana çok sevâb verilir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir zemân gelir ki, o zemânın müslimânları, bugün sizin yapdığınız ibâdetlerin onda birini yaparsa, âhıretde azâbdan kurtulurlar). Sebebini sorduklarında, (Çünki, sizler hayr işlemeğe çok yardımcı buluyorsunuz. Onlar yardımcı bulamıyacakları gibi, çeşidli engellerle de karşılaşacaklardır. Gâfiller, câhiller arasında garîb kalacaklardır) buyurdu. Bu hadîs-i şerîfi bildirmekden maksadımız, müslimânların, zemânın hâlini görüp, ümmîdsizliğe düşmemeleri içindir. O hâlde, bu zemânda, yukarıda yazılanların hepsini kim yapabilir diyerek ye’se düşmek doğru değildir. Ne kadar yapılabilirse çok kâr olur. Âhıretin dünyâdan dahâ iyi olduğuna inanan kimse, bunların hepsini de yapabilir. Bunların hepsini gözetmek, yapsa yapsa, insanı fakîr yapar. Sonsuz se’âdete, ebedî râhatlığa sebeb olacak, birkaç senelik fakîrliğe elbette katlanılır. Nitekim birçok kimse, birkaç şey kazanmak için, fırtınalı, karlı havalarda, sıkıntılı yolculuklara, bir rütbeye, dereceye yükselmek için de nice mahrûmiyyetlere katlanıyor. Hâlbuki, ölüm gelince, bütün kazancları elden çıkmakda, boşuna didinmiş olmakdadırlar.